Öylesine netteki yorumları okuyarak bulduğum tüp bebek doktorumun, beni fazla beklettiği için arayıp özür dilemesinin şokunu atlatmak ve sosyal bir deney miyim acaba da kapris topu doktorların aksine bu kadar iyi davranıyor bana, diye düşünmek beni, gözüne far tutulmuş tavşana çevirmişti.
3 saat beklemenin ardından yine ve ilk kezmiş gibi çatala geçince birden ağlamaya başladım. Her şey yeniden başlıyordu çünkü. Göğşen Hoca bir baba şefkatiyle yüreğime dokundu, teselli etti, gülümsedi, gözümün yaşını, acımı sildi geçti. Diğer doktorların aksine beni DİNLEDİ ve sırada bekleyen onca hasta varken sık sık, “Arkana yaslan, rahat ol, kafana ne takılıyorsa sor.” dedi. Bu 3 cümleyi 2 yıl boyunca her muayenede kurdu. Herkese aynı cümleleri kurduğu için bu kadar bekletildiğimi anlamış ve rahatlamıştım. Hiç beklemeden muayene olup 3 dakikada odasından çıktığım ve gözümün yaşını görmemek için yalancıktan önündeki defteri düzelten doktorları çöpe atıp Göğşen Hoca ile devam etmeye karar verdim. Hemşiresi Özlem Abla da sanki bir komşum, akrabam gibiydi. Doktordan önce doktorluk taslayan bazı hemşirelerin aksine, gayet doğal, egosuz ve hanımefendi biriydi. Bence harika bir ikili olmuşlardı.
Doktor odasına ezik, ağlak, sefil bir halde girip bir prenses edasıyla çıkmıştım. Beklediğim saatlere fazlasıyla değmişti. Kızılay’da metrodan inince telefonum çaldı, yabancı bir numaraydı: “Merhaba ben Göğşen Önalan…Kuzum biz seni çok fazla bekletmişiz kusura bakma çok üzüldüm. Bunun özrü olarak bir dahaki muayeneye seni hemen alacağım. Hemşireye hatırlat.” Şok !Şok! Şok! Nasıl yani? Bu bir kamera şakası olmalıydı, o kadar hastası sırada beklerken koskoca profesör beni aramıştı, çok da dilbaz biri olmama rağmen ne diyeceğimi şaşırıp, “Hebele hübele ,hülülüp lüp ,hönk?” tarzı birkaç kelime ancak edebildim, “Bu benim numaram kaydet, aklına ne takılırsa vatsaptan sorabilirsin.” dedi.
Acaba ben bir sosyal deney miyim diye düşünmeye başladım. Bu adam, hastalarıma mükemmel davranırsam sonucu etkileyecek mi ? gibi bir psikolojik ve sosyolojik deney mi yapıyordu da beni fazlaca ezik görüp bende karar kılmıştı? Zira bu kadar artis ve kapris topu doktor görmüşken bu muamele beni gözüne far tutulmuş tavşana çevirmişti. Ama daha sonrasında Türkiye’nin dört bir yanından ona yönlendirdiğim arkadaşlara da yaklaşımının aynı olduğunu görünce, adamın karakteri sosyal deney demek ki, deyip düşüncemden utandım.
Göğşen Hoca hemen tüp bebek yapma taraftarı değildi, önce ofis histeroskopi yapmak istedi ve ben o dönemki cahil hallerimle bu işlemi, “Herhalde rahmin fotokopisi gibi bi şe” diye düşünmeyeyim diye histeroskopi kelimesini hiç söylemedi. Zaten genelde çok çok önemli olmadığı sürece hastada korku uyandırmamak adına olumsuz tanımlar ve tıbbi terimler kullanmazdı. Histeroskopi kelimesini kullanmadan, “Rahmine ucunda kamera olan ince bir çubukla bakalım, korkma 5 dakikalık bir işlem.” dedi. O “işlem” dediği şeyin adını birçok doktorun “ameliyat” diye tanımladığını öğrendiğimde ona şükranım ve takdirim bir kat daha artmıştı. Ve işte “ışıklı bir şey” muayene günü gelmişti.