Hemşireler bardak ayrıntısından kurtulup hortumu ağzıma dayamak istercesine su içirseler de, transfer sonrası arabada yatarak eve gitsem de aslında tüm bunların gereksiz olduğunu biliyor ama yine de ömrümde bir defa elime geçmiş bu naz yapma fırsatını değerlendirmek istediğim için bunları uyguluyordum.
Transfer günü klasiği olan, “Tuvalete sıkışık gelme.” meselesini abartıp su faturasını kabartacak miktarda suyu mideme indirip yola koyulduk.Bir saat sonra patlamak üzere olan bir balon edasıyla hastane koridorlarında çaresizce dolanıyordum. Halbuki bugün transfer günüydü, kendimi ana gibi hissetmem gerekirken korkunç bir damac’analık hissediyordum.Bu da yetmezmiş gibi hemşireler sanki içimdeki devasa yangını söndürmek istercesine bardak bardak su içiriyorlardı. İtfaiye hastanenin yanına kurulmalı ve bardak ayrıntısını ortadan kaldırıp milletin ağzına hortumu dayamalıydılar. O kadar büyük bir azim ve telâş içindeydiler.Ben de acemi damacana olarak denileni yapıyordum. Aslında tüp bebeğin tutunması için değil sadece doktorun ultrasonda rahmi rahat görebilmesi için su içtiğimizi ve bir buçuk saat önce 5 bardak su içmenin yeterli olacağını nereden bilebilirdim ki?
Kulaklarımdan ve burnumdan su sızmak üzereydi ki transfer işlemi tamamlandı.Bebişlerimin içime yuvarlanışı ânına şahit olsam da hiçbir şey hissedemememin sebebi içimdeki damacanalık hissiydi. Sonda ile Ankara’nın suyunun üçte biri bedenimden nihayet tahliye edilmişti.2 saat yatmam tavsiye edilmiş ve ben mumyalanmış bir ceset gibi yatmıştım. Bunun tıbbi bir dayanağının olmadığını, aslında sondaya da gerek olmadığını 3.denemede anlayacak ve transferden 10 dakika sonra hoplaya zıplaya aşağı kattaki wc ye giderek huzur içinde ihtiyacımı giderebilektim. Ama bu rahatlığa gelmek için 2 sene türlü türlü tedavilerden geçecektim.O zamanlar bu kadarını bilmiyordum
Transfer sonrası arabada yatarak eve gittim. Eşim kabız olmayayım diye marketten kuru kayısı almıştı. Aslında bunların gerekliliğine çok inanmasam da eşimin üzerime düşmesi hoşuma gittiğinden binbir naz niyazla eve gidip tekrar yattım.Temizlik ve yemek işleriyle o gün uğraşmadım. Ama bebek tutsun diye değil eşime naz yapayım diye…Doktor hiçbir şeye dikkat etmemin gerekmediğini, normal yaşamıma devam edebileceğimi söylemişti. Bunlar tam da benim duymak istediğim cümlelerdi. Zaten rahat bir yapıya sahip olmam hasebi ile normal yaşamında ötesinde, çok atraksiyonlu transfer sonrası hikâyeleri beni bekliyordu. Allah “ol” derse olacaktı. Aslında geri kalan çok şey teferruattı…