Eşimle birbirimizi severek evlenmiştik. Tüp bebek hikayeleri okurken bir gün benim de o hikayenin bir parçası olacağım aklıma gelmemişti. İkimizin de bedensel engeli vardı ama kalplerimiz engelsizce birbirine sımsıkı bağlıydı. 39 yaşında evlenmiştim ve sevdiğim adamdan bir çocuğum olsun istiyordum. Eşim aslında başlarda bu fikre çok sıcak bakmadı. Ben özel bir araçla hayatımı sürdürüyordum. Hayat diğer insanlara göre bizim için biraz daha zordu. Eşim de engelim dolayısıyla hamileyken ya da doğum esnasında bana bir şey olmasından çok korkuyordu. Elbette o da bir evlat sahibi olmak isterdi ama bana her zaman “Benim önceliğim sensin, sen bana yetersin.” diyordu. Kayınvalidem ile birlikte kalıyorduk. O da bir bebeğe bakamayacağımızı düşündüğü için istemiyordu. Ama ben zaman geçtikçe alevlenen bir istekle sevdiğim adamın çocuğunu dünyaya getirmekte ısrarcıydım. Eşim de ne kadar istediğimi gördüğü için bu zorlu yolda bana hep destek oldu.
1 yıl geçti ama ben gebe kalamamıştım. Bu sırada 40 yaşına gelmiştim. Benim için her ay çok önemliydi artık. Muayeneler, tahliller, doktorun bana acı gerçeği söylediği ilk an…Fsh denilen yumurta kalitesini gösteren hormon 18 çıkmıştı yani çok yüksekti. Amh denilen yumurta sayısını gösteren hormon ise 0.38 di. Bu hormonların adını hiç bilmezken birden kendimi uzun ve yorucu bir tedavi sürecinin ortasında buldum. Üstelik eşimin de spermleri sorunluydu. Hem spermler hareketsizdi hem de morfolojisi yani şekli çok bozuktu spermlerin. Belki de umutsuz vakaydım ama asla evlat sevgimi bastırmadım ve ötelemedim. Elbet ben de anne olacaktım! Artık ben de tüp bebek hikayeleri okumaya başlayacak, belki de bebeğime bu tedavi ile kavuşacaktım…
Benim için olumsuz olan tüm sebepleri bir kenara bırakıp hem dua ediyor hem de tüm yöntemleri araştırıyordum. Defalarca yumurta takibi denedik ama yumurtalar ilaçlara cevap bile vermiyordu. Ne duyduysam yedim, içtim, kaynattım. Rahmimde sürekli kist oluyordu ve yumurtam hiç oluşmuyordu. Eşim de bitkisel tüm kürleri denemişti neredeyse… Aşılamalar da sonuçsuz çıkınca ilk tüp bebek denememize başlayacaktık. Fakat bir doktorun cümleleri yüzüme ve kalbime çarpılan büyük bir tokat olmuştu âdeta…
2. BİR DOKTORUN HAYATIMI KARARTAN SÖZLERİ
İstanbul’da hayli ünlü olan bir tüp bebek doktoruna rahim filmimi sosyal medya yoluyla ulaştırmıştım. Heyecanla ondan gelecek cevabı bekliyordum. Çok takipçisi vardı ve umut dolu cümleler yazıyordu herkese. İlgili, oldukça uzman, sevecen bir doktordu benim gözümde… Benimle de ilgilenir, umut verir diye umarken kimseden görmediğim muameleyi bir tıp doktorundan görmek beni mahvetmişti.
Ben heyacanla sürekli telefonmu kontrol ederken bir gün bir mesaj geldi: “Bu rahimden hiçbir şey olmaz!” Nasıl yani dedim? Hiçbir bilgim yoktu ve bir kez daha dünya başıma yıkılmıştı. O kadar mı kötüydü yani? Bu nasıl bir cümle? Nasıl bir üslup? Tekrar sorduğumda ” Bu rahmi düzeltmek için çok işlem gerekiyor.” dedi. Zaten tüm hastalarına öncelikle histeroskopi yapması ile meşhurdu. Ama histeroskopi ücreti neredeyse bir tüp bebek parası kadar olduğu için oraya gidemeyecektim. Üstelik dediğine göre de tek histeroskopi ile de kalmayacaktı. Ama ona öyle inanıyor ve güveniyordum ki yine de gitmek istedim. Ne olur ne olmaz diye engelli olduğumu belirtmek istedim. “Size gelip muayene olmak isterim ama ben engelliyim sizin için bir sorun olur mu?” Aldığım cevap beni bebeksizlikten ve tüm sağlık sorunlarımdan daha fazla yaralamıştı: ” Bir daha bana yazma!” O yaşadığım aşağılanma hissini ömür boyu unutamam. Beni bir böcek gibi başından savmıştı. Tüm kapıları kapatmıştı. Engelli de olsam ben de kocasını çok seven, hisleri olan, anneliği her kadın gibi tatmak isteyen bir kadındım. Herkes gibiydim aslında. Ama kendi özel kliniğini açıp dünya para kazanan bir doktor beni tek bir cümle ile ezip geçmişti. Yumurta sorunları, ilerleyen yaşım, eşimin sperm sorunlarından sonra rahmimde de bir sorun görülmüştü. Ama asla umutsuzluğa kapılmadım ve inancımı yitirmeden başka doktorlarla görüşmeye başladım.
Pes etmedim ve bulunduğum ilde başka doktorlarla görüştüm. Rahmimde perde olduğu ve basit bir histeroskopi ile alınabileceği söylenmişti. İlk histeroskopi rahat geçmişti. Rahim filmi de çekindiğim için o çatala yatmaya, o tuhaf aletleri içimde hissetmeye de alışıyordum. Başlarda çok zorlansam da tüm bu zorlukların beni bebeğime kavuşturması ihtimali tüm acılarımı dindiriyordu.
Artık tüp bebek tedavisine başlayabilirdik. İlk tüp bebek tedavim ile bebeğimi kucağıma alacağımı sanıyor hatta sabırsızlanıyordum.
3.TÜP BEBEK TEDAVİLERİM
Ben de her anne adayı gibi ilk tüp bebek denemesi ile anne olacağımı sanıyordum. Önce rahmimdeki perde ufak bir operasyonla alındı. İlk kez ameliyat masasına yatmış ve bebeğim için ilk ciddi adımı atmıştım. Hiçbir aksiliğii düşünmeden iğne vurulmaya başladım. Yumurta kalitem kötü, yumurta sayısı da düşüktü. O yüzden yüksek dozlarla iğne vuruluyordum. Her gün 300 ıu gonal f vurularak tedaviye başlamıştım. İki güne bir folikül yani yumurta takibi için heyecanla hastane yollarına düşsem de her gittiğimde büyük bir hüsran yaşıyordum. Çünkü yumurtalıklar iğnelere cevap vermiyordu. Herkesin yaşadığı yumurta toplama işlemini bile yaşayamadan tedavim son bulmuştu. Çünkü toplanacak yumurta bile çıkmamıştı!
Ne duyduysam yedim, içtim, kaynattım… Ne kürler, ne vitamin takviyeleri… İkinci deneme için tekrar gün aldık. Bu sefer kesin olacaktı…Çok umutluydum. Eşimde sperm sorunu olduğu için ona da birçok kür denemiştik. Evet şimdi daha çok hazırdık. Fakat o da ne ? Rahimde kist görünüyordu. Önce onun temizlenmesini bekledik. Sonra 2.tüp bebek denemesine başladık .
Yine iğneler, yine takipler ve yine hüsran… Yumurtalar görünse de çok kalitesizdi. Büzüşmüş halde yumurtaların, demişti doktor. Toplamaya değecek kalitede bile değildi. 2.deneme de daha başlamadan son bulmuştu. Üstelik doktorumun umudu da gün geçtikçe azalıyordu. Ben gözyaşları içinde umudumu tazelerken o bana çocuğumun olmasının bir mucize olabileceğini söyledi. Kıbrıs’a gidip başka birinin yumurtası ile tüp bebek yapmamızı önerdi. Bunu da eşim asla istemiyordu. Olacaksa senden olsun bebeğim, demişti. Son bir kez daha tüp bebek denemek istemiştik. Ben sürekli yumurta kalitesini artıran ne duyduysam yemeye, çaylar içmeye devam ediyordum. İnancımı hiç yitirmeden yüksek dozda iğne vurulmaya tekrar başladım. Her gittiğimde doktorumun yüzü değişiyor, canı sıkılıyordu. Çok üzüleceğimi bildiği için kendisi de üzülerek ve zorlanarak bana şöyle dedi:” Yumurtaların yüksek dozda ilaçlara bile tepki vermiyor. Kendi yumurtalarınla gebe kalabilmen neredeyse imkansız. Boşuna kendini yıpratma. Artık daha fazla seni umutlandırmak istemiyorum.”
Çok büyük bir hayal kırıklığı, tükenmişlik hissi, çaresizlik içinde günlerce ağladım. Sanki hayat durmuş, her şey anlamını yitirmişti. Birçok yumurta takibi, aşılamalar, 3 tane tüp bebek denemesi…Hatta tüp bebek aşamasına bile geçilemeyen hüsran dolu aylar… Kistlerden temizlensin diye bekledikten sonra rahmimde sağlam yumurta görememek beni kahretmişti. Ama bu hikâye burada bitsin istemiyordum. Belki birçok insan benim anne olabileceğime inanamıyordu. Boyum normalden kısaydı, özel bir araç kullanmak zorundaydım. Ama asla pes etmek niyetinde değildim. Ben de herkes gibi anne olabilirdim. Benim de hakkım vardı bu hissi tatmaya. Madem doktor böyle dedi, o hâlde başkasının yumurtası ile de hamile kalabilirdim.
Benim ısrarlarım ve doktorumun da ikna etmesi ile bize Kıbrıs yolları görünmüştü. Yumurta donasyonu yani sağlıklı bir kadının yumurtaları ile gebe kalma ihtimali bile beni tekrar hayata bağlamaya yetmişti. Bu ülkemizde yasak olduğu için Kıbrıs’a gidecektik. Kıbrıs maceramın ne şekilde sonuçlanacağından habersiz randevumuzu almıştık.
4. KIBRIS’TA TÜP BEBEK DENEMELERİ
Eşim ısrarla çocuğumuz olacaksa senden olsun olmayacaksa hiç olmasın diyordu. Ben de yeter ki bir çocuğumuz olsun, sadece senin parçanı taşıması yeterli diyordum. Eşimi o kadar çok seviyordum ki onun çocuğuna annelik yapmak benim için büyük mutluluktu. Hem benim kanımla beslenecekti. Doktorumun da ısrarlarıyla eşim ikna olmuştu.
Kıbrıs’ta yumurta donasyonu ile gebeliği araştırmaya başladık. Çok pahalı bir süreç bizi bekliyordu. Mucize ekip reklamlarına kanıp bir merkez tercih ettim. Yüzde 80 gebelik olur diyorlardı. 6 bin euro sadece tedavi ücreti… Yani 40 bine yakın. Kredi çekmekten başka çaremiz yoktu. Kıbrıs’ta bir otelde kalarak tedaviye başlamıştık. Çok umutluyduk…Başarılı tüp bebek hikayelerine bir hikaye de benim hikayem eklenecekti sonunda!
Türkiye’deki doktorum rahimde bazı sorunlar olduğunu histeroskopi yapılması gerektiğini söylemişti. Tedaviyi yapan doktorun yapması daha iyi olduğu için bunu Kıbrıs’taki doktoruma söylesem de o bunu çok dikkate almadı. Rahim duvarı kalınlığı da yeterli değildi. Bunları dikkate almadan apar topar tedavim başlamıştı. 22 yaşında bir kadının yumurtasıyla transfer olacaktı. Doktor her şeyin yolunda olduğunu, tutma ihtimalinin yüzde 80 olduğunu söylemişti. Çok mutluydum, hatta olumsuzluk hiç aklıma gelmiyordu. 2 tane dondurulmuş embriyomuz vardı üstelik. İlk kez transfer işlemi olmuştu, 12 gün büyük bir heyecanla bekledim. Ağlaya ağlaya Allah’a dua ettim, yalvardım yakardım…Kendimi hep hamile olarak hayal ediyor, sevinçten yere göğe sığmıyordum. 12.gün kan verdiğimde büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Olmamıştı maalesef…
Dondurulmuş transferini beklemeye başladık. Ama Kıbrıs’taki doktorum hiçbir ek tedavi uygun görmemişti. Bu sefer olacak, dedi. Yine bildiğim ne varsa yedim, tüm kürleri denedim. Transferden sonraki 12 gün büyük bir heyecanla geçmişti. Yine kesin hamile kalacağımı düşünerek hayaller kuruyordum. Test günü geldiğinde avazın çıktığı kadar bağırdım! Çünkü hayatımda ilk kez çift çizgi görmüştüm. Sonunda hamile kalmıştım. Dünyanın en mutlu insanı olduğumu düşünüyordum. Ama o da ne? Değerler 2 kat artmıyordu… Ve nihayet yavaş yavaş düşmeye başladı. Kimyasal gebelik yaşamıştım. İnanılmaz bir hayal kırıklığıyla günlerce, gecelerce ağladım, ağladım, ağladım… Yalvara yalvara Allah’a dua ettim. Her gece ağlıyordum. Dünya başıma yıkılmıştı. Sanki eşimi kaybetmiş gibi gözyaşları içinde ağlıyordum. Bir mucize istiyordum. Rabbim isterse bir can büyütürdü içimde. Ondan bir mucize istiyordum…
5. ALLAH OL DER VE OLUVERİR
Kıbrıs’ta kalan son dondurulmuş embriyo tek umudumdu artık. 2019 ekim ayında transferim olabilirdi. Transfer işlemi 1500 Euro idi. Biz hala kredi ödüyorduk. Bu da olmazsa bir daha yaptıracak durumda değildik.
Olumsuz sonuçlardan sonra tekrar Kayseri Acıbadem Hastanesindeki doktorum Çağlar Yazıcıoğlu’na gittik. Çok şefkatli, çok iyi bir doktordu. Tüm tedavilerim boyunca bana çok yardımcı olmuştu. Kıbrıs’ taki transfer edilen embriyoyu görünce çok şaşırdı. Çok kalitesiz olduğunu söyledi. Halbuki bize her şeyin yolunda olduğunu, gayet iyi embriyolar elde ettiğimizi söylemişlerdi. Üstelik rahmim de çok sağlıklı değildi. Doktorum çok kızmıştı, bu rahimle kimyasal gebelik bile çok zor demişti. Rahim kalınlığı da 6 mm.di yani yeterli değildi. Bizden dünya kadar para almışlardı ama işlerini hiç iyi yapmamışlardı. Bir kez daha dünya başıma yıkıldı. Yani Kıbrıs da çözüm değildi. Orada tanıştığım 10.denemesi için gelenler bile vardı. Yüzde 80 tutacak sözü büyük bir aldatmacaydı.
Doktorum önce histeroskopi ile rahmimi bir kez daha düzeltti. Ben yine hayıt suyu vs içmeye başladım. Ekime kadar kendimi hazırlamalıydım. Belki de son şansımdı…
O sıralar teyzemin kanser olduğunu öğrenmiştim. Çok üzgündüm. Çocuk düşünecek halde de değildim. Hep bir telâşemiz bir koşturmacamız vardı. Adetim baya geçmişti. Yine kist oldu diye çok üzgündüm. Çünkü adetlerim düzenli değildi. Ben her şeyi yola koymaya çalışırken yine düzenim bozulmuştu…
Evde bir gebelik testi buldum. Hiç ihtimal vermiyordum ama yine de denemek istedim. Birden 2.çizgi net bir şekilde çıktı. Ağlayarak eşimin yanına gittim. Birden titremeye başladı. İnanamıyordu. Hemen sevinmeyelim belki dış gebeliktir, dedi. Kendimizi olumsuzluğa o kadar alıştırmıştık ki…Hemen inanmak istemedik. Doktorumu aradım o da inanamadı. Çünkü o benim tüp bebekle bile gebe olmama mucize gözüyle bakıyordu. Diğer gün kan verdim ve kan sonucum 1.5 saat sonra çıktı. Hamileysem bile düşük bir değer çıkar diyordum. Ama değer 1000 küsürdü! Doktorum da hayret ediyordu. Hemen muayene masasına çıkmamı istedi. Sanki kalbim duracaktı, titreyerek masaya çıktım. Doktorum sevinçle, “Bak kesemiz de burada, cam gibi duruyor.” dedi. Ağlayarak birbirimize sarıldık eşimle. Bir mucizeydi bu! Mucize! Üstelik bu ay sadece 2 kez beraberlik olmuştu. Hem de gebelik falan hiç düşünmemiştik.
Her hafta bir sorun çıkacak, bebeğimizi kaybedeceğiz korkusu yaşayarak 5.aya geldik. Oğlumun herhangi bir sorunu, bir engeli de şu an görünmüyor. Bana onu veren Allah’a ne kadar şükretsem azdır. Sayısız yumurta takipleri, aşılamalar, 6 tüp bebek denemesi…Hepsinin üzerine kendiliğinden içime yerleşen bir bebek…Allah ol, dedi ve onun istediği zaman ve metodla bebeğimiz geliyor…Hem de 43 yaşında anne oluyorum !
Hikayemi heyecanla okuyan herkese Allah bu mutluluğu nasip etsin, ümitle dua etmekten asla vazgeçmeyin!